15 Şubat 2008 Cuma

Gizli hikayenin peşinde


Bir danışanım, Astroloji’de 25. yılımı nasıl kutlayacağımı sorduğunda, önce duraksadım, tam bir şey söyleyemedim ancak sonra kendi kendime kaldığımda, hayatı alışkanlık haline getirmeden yaşamanın, bize sunulmuş olan bu gizli hikayeyi kutlamanın güzel bir şey olduğunu, hatıraların ve anların, havada asılı kalmamasını, onları arada sırada canlandırmak gerektiğini farkettim.

Astroloji hikayemin başlangıcının bir Ağustos günü, Beyazıt’taki sahaflar çarşısında başladığını söyleyebilirim. Hayal meyal de olsa, kendi başıma gidip, eski dergiler satan bir yerden, Burç dergisinin sayılarını toplamıştım. Dükkanın yerini çok iyi hatırlıyorum, Beyazıt Kütüphanesi’ne çıkan kapıda, hemen soldaki küçükçe dükkan. Aslında başından beri biliyordum ama şimdi daha rahat farkedebiliyorum. O andan itibaren kendi hayatıma dışardan bakabiliyor, sanki farklı bir karakterin, belki de bu benim daemonum, içime girdiğini hissedebiliyordum. Hala bu güçlü hisse sahibim. Adına ne dersem diyeyim, bu ruh, bu itilim, bu karakter, yanı başımda, sürekli benle konuşarak, gizli hikayemi örmek için değişik kapılar açıyordu. Akla gelmeyen tesadüfler, bu gizli planın parçasıydı ve gizli plan kendi doğal akışı içinde, uzak kalmaya çalışmak gibi bir tepkim olmasa da, kendiliğinden çalışıyordu. Bu bir büyüydü, bir mutluluk büyüsü. Henüz o andan beri biliyordum, ilk bakışta, mantıkla düşündüğümde bu bir kişisel seçim gibi gözükse de, Astroloji’ye yönelmem, gizli öykümün ilk ilmeği olmuştu. Bu öykünün gizemini çözmüş değilim, belki de çözmemem gerekiyor diye düşünüyorum.

Belki de yanımda duran bu karakter, gizli öykümün suflörü, İkizler Takımyıldızında yer alan Kastor Yıldızıydı. Mitoloji yıldızlarla dolu gökyüzünün bir parçası ve her yıldız bir ruhun gizli ajanı olabilirdi. Doğduğum gün, Güneş doğarken batan Kastor’un hikayesini okuduğum zaman, bu gizli hikayenin en azından bir parçasını deşifre edebildim. Hatta, ne tesadüf!! şimdi bu yazıyı yazarken açıp baktım (işte o yanımda oturan söyledi) aynı yıldız aynı konumda yer alıyor. Kastor ikizi Polluks’un daha hafif ve şakacı olanı. Bu iki yıldız (bu arada Ay da İkizler’de ilerliyor ve Merkür, Jüpiter Kastor’la paran oluşturuyor) ikilikleri, kutupsallığı temsil ediyor. Hikaye anlatmanın doğal sürecini, ikiliğini simgeliyor. İkizler sürekli konuşuyor, sohbet ediyor, birbirlerine hikayeler anlatıyorlar. Takımyıldızın alfa yıldızı Kastor ışığı, Polluks ise karanlığı temsil ediyor. Ancak bir arada olduklarında hikayelerin ortaya koyduğu ikilik ortaya çıkabiliyor.

Astroloji de bir hikaye anlatmak değil mi? Yıldızların ışığını, hikayesini hayatımıza yansıtırız. Yanımda oturan gizli arkadaşım sadece bana beni fısıldamıyor, etrafımdaki insanların da hikayelerini anlatıyor. Bu hikaye anlatma oyununda sessiz kalamazdım. İkizler’i susturamazsınız, onlar gökyüzünde kaldığı sürece konuşmalarına devam edecekler, aracı olacaklar, konuşacaklar, anlatacaklar ve aktaracaklar.

Yirmibeş yıldır anlatıyorum.

Bağlanmayacaksın/Can Yücel


Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
'O olmazsa yaşayamam.' demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.

Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de
korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları...
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
'O benim.' diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin...
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait
olacaksın.
Mesela turuncuya, yada pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem
de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak...

CAN YÜCEL